4 Aralık 2008 Perşembe

love??

"to love is to suffer.
to avoid suffering one must not love.
but then one suffers from not loving.
therefore to love is to suffer, not to love is to suffer.
to suffer is to suffer.
to be happy is to love.
to be happy then is to suffer.
but suffering makes one unhappy.
therefore, to be unhappy one must love, or love to suffer, or suffer from too much happiness.
i hope you're getting this down."

W.A.

2 Aralık 2008 Salı

film şeridi..

hayat bir film şeridi gibi geçermiş ya ölüme yaklaşınca..
mübalağa değil aslında..

o şerit de en sizin hayatınız kadar müdahale mağduru buradan bakınca..

önce doğdunuz evde pozlanıyorsunuz.. Sizi nasıl görmek istiyorlarsa, ne hayal ediyorlarsa, hepsini işleniyorsunuz..

sonra telesine.. evdekilerin tamamlayamadığını okuldakiler devam ettiriyor.. renginize, duruşunuza, durumunuza ayar çekiyor..

ardından hayata yükleniyorsunuz, birileri sesinizi doğru eşlerse, evdekiler klaketi doğru verdilerse tam da istenildiği gibi oturuveriyorsunuz "gündelik hayat" denen track'e..

offline başlıyor.. ruhunuz bedeninizden çoktan ayrıldı.. negatifler kapalı kutulara kaldırıldı.. artık sadece rakamlardan oluşan bir sanal gerçekliksiniz.. hep anlattıkları gibi "uzayda yer kaplayan"lardan değilsiniz..

en can yakıcı kısım başlıyor.. kariyer yapmak denen işlemde kesilip biçiliyorsunuz..
Olumuyor, tekrar değiştiriliyorsunuz.. Azıcık başından, birazcık kıçından kırpılıyor; sonra ctrl-Z'leniyorsunuz..
Herkesin hoşuna gidecek başka başka versiyonlar oluyorsunuz..
Amipleşiyorsunuz canım işte..

Sonunda kabul gördünüz, herkes onayladı offline halinizi..
Birşeye benzedin şimdi, umut vaad ediyorsun..
Ama makyaj lazım biraz.. kusursuz olmalı.. şurasını silelim, burasını düzeltelim.. Şuraya da iki parıltı koyalım.. cillop! en pahalı süreçti burası tadını çıkarmışsındır umarım!

ve tam bitti derken, "işte şimdi süperim" derken, bitiyor oyun..
Şu hayatta tekrar cisminle buluşma vakti geliveriyor.. Gümüş bromürle muhteşem randevu.. Artık "uzayda bir yerin" var yeniden..
hem de en parlağından..

Cilalısın.. Tüm hataların kapatılmış.. Seni yaratan, tüm yalnışlarını ört pas edivermiş işte..
bu gerçekten sen misin?
ruhun bedeninden son kez ayrılırken gördüklerini gerçekten sahiplenir misin?

işte senin hayatın.. gerçekten bir film şeridi..
gözlerinin önünden geçerken gözünü kırpmadan izleyebilecek misin peki?

--
Zeynep'cim, yazarken aklıma hep sen geldin.. bunları da post prodüksiyon notlarına ekler misin bilemedim.. :)

14 Kasım 2008 Cuma

Uzaklardaki bir ülkede doğum günü sabahı..



Bir
varmis, bir yokmus diye baslar ya butun masallar..
ve cok uzaktaki ulkedenin hic yasanmamis oykulerini anlatirlar.

Cocuk masumlugunun uykulari, o ulkenin rengine boyanir; yatak, o gece masal kahramanlariyla paylasilir.

Cok uzaktaki ulkenin ruzgariyla geceler pespese siralanir ve zamanla masallara ayrilan vakit azalir.

Derken o meshur "gunlerden bir gun" geliverir ve uyku oncesi ilik sut aliskanligina son verilir.
Cocuk, masallara inanmaz; kahranmanlarla randevulasmaz olur.
Ve masallar kahramanlariyla beraber gokkusaginin altindaki kutuya hapsolur.

Ama bu masallara yakismayacak kadar kotu bir sondur...

Iste bu yuzden hic bitmedi benim masalim..
Her gun ve gece yasad(r)im...
yastigimin altinda, beni yatagimin boslugundaki canavardan koruyacak bir kahraman olduguna inandim.
ve her yeni maceraya bu guvenle daldim.

sonra 'birgun' artik buyumek gerektigi gercegiyle karsilastim.
yatagin altina egilip canavarla carpistim.
her carpisma sonrasi kimi zaman zafer kimi zaman yenilgiyle uykuya daldim.

Ama her uykudan once, kafami yorgunca yastiga biraktigimda kahramanin memnun yuzuyle karsilastim...
Onun hep orda oldugunun ve ne zaman istesem ona sarilarak uyuyabilcegimin guvencesiyle bana ogrettiklerini animsadim.

Masallarin zaman boyutu yoktur. Bu yuzden kahramanlar yaslanmazlar..

Hic yaslanmiyorsun babacım..
ama yine de kitabina uyup 'iyi ki dogdun' demek lazim.. :)
Iyi ki varsin KAHRAMANIM..

Seni cok seviyorum...
kizin..