25 Şubat 2009 Çarşamba

eskiyorum, yavaşlıyorum, uyuşuyorum..


...
infilak halinde kağıt uçaklar..
açık arttırmaya sunulmuş kalemimden sızan koku..
açık oturumda ilahi senfoniler, çöp adamlar, açık şarap şişeleri, açılmayan çantaları paraşütlerin..
...
canları sıkılan plastik emzikler ve bir sürü kuzu dolaşıyor ceplerimde...
bedenimde yaşanmışlığın tepkimesi bu..
'Pas'lanıyorum...

http://cezairr.spaces.live.com/default.aspx

24 Şubat 2009 Salı

"Ölünün arkasından konuşulmaz.."

Aslında gidene tüm borcumuz iki kelimeden ibaret:

“Helal olsun...”

Ve yeterli iki sözcük tüm uğurlama seramonisi için:

“İyi bilirdik...”

Gidene vaad edilen sonsuz huzur için kafi bu iki cümle..
Ama geride kalana yetmiyor asla..

Varlığının kaçınılmazı olan tüm kötü huylarını kapama yarışına giriyor saf tutanlar..
Sağ omuza verilen selam soldan uzun oluveriyor..
Yaşarken arkasından ne söylenmiş olursa olsun merhum bir anda kahraman ilan ediliyor..
Pişman olmak yerine inkar etmek daha çok rağbet görüyor...

Halbuki sussak.. Gideni sonsuzluğunda rahat bıraksak..

Ve sadece ardında bıraktığı o büyük gerçekle boğuşsak..

“Hayat kısa...”

Bu iki kelimelikler boyundan büyük ve hatta boyumdan büyük soru işaretleri sürüklüyor peşi sıra..

Hayat kısayla nasıl yaşamalı bunu?

"Hayat kısa eğlen, coş.." önermesine mi takılmalı?.. Düşünmekten, planlamaktan kaçıp geldiği gibi mi yaşamalı? Maceraya atılıp oradan oraya mı savrulmalı?

Peki ya tam da bir maceranın ortasındayken sıfırlanırsa sayaç? Oradan oraya atlarken elle tutulur hiçbir şey edinmemişken, damakta yoğun bir tad kalmamışken bitiverirse..

Cevabı yok..

Diğer seçenek ise elindekinin değerini bilmek.. Madem zaman dar, mesafe sınırlı.. Sahip olduklarını hoş tutup onlarla mutlu olmayı ödev edinmek..

Ama hep “acaba?” ile yaşamayı öğrenmek..

Hangisine layık hayat??
Aslında merhumun ardında bıraktığı tek şey bu hayrat...

Ama biz marifet bildiğimiz karalamaların, her gün biraz daha tükürük saçarak etrafa bıraktığımız kılükalların, çirkeflik ve bulanıklığımızın üzerini örtmekle meşgul oluyoruz..

Toprağı merhumun değil, yaptıklarımızın üzerine atıyoruz..

Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir..
İlk işimiz yalandan methiyeler dizmektir...
Zamanı gelince size de söylenecektir...