7 Mart 2010 Pazar

Bi sus İstanbul! İstiklal bi çek ellerini!

“BÜYÜKŞEHİRDE İNSAN EN ÇOK KENDİNDEN KORKAR....” demiştim bundan 5 sene kadar önce..

Halbuki fazla güçlü saymışım kendimi, kendime ancak ben yapabilirim ne yaparsam diye..
Şimdi, tam da şuanda fark ettim büyükşehrin gücünü, İstanbul’un heybetini, İstiklal’İn görünmez ellerini..

Eskidendi İstikal’de kaybettiklerimi kendi hatam sanmam.. Şuanda fark ettim caddenin yaşadığını, görünmez elleriyle gözlerimi kapadığını hızlı akan kalabalığına katıp beni boşluğa akıtıp geçmişimi çaldığını..

Jose Saramago cinsi bi’ körlük bu yaşadığım.. her yer süt beyaz. Sütle dolu bir uzayda bir sabun köpüğü içinde salınıyorum..
Yetmezmiş gibi İstiklal’in bitter kalabalığı sürükleyip beni, ışıklarıyla kamaştırıp gözlerimi, görmemi engelledi yanımdan geçip giden geçmişimi..

Bu balonun içine kendim hapsoldum ben, hakkımı yemeyeyim şimdi!
Ben daldım süt denizine, İstanbul’un oyunu değildi. Sahipliklerimi geçmişim kılarak ben yok ettim hedeflerimi.. Sadece kapadım gözlerimi, bıraktım kendimi.. aktım Asmalı Mescit’e..

Belki de görseydim, gözgöze gelseydim patlayıverirdi bu balon. Ve bana demezlerdi, senin geçmişin çoktan başkalarının geleceği artık diye..

Bi’ ihtimal de, tam aksine geçmişi boğardım o süt denizinde. Yeni baloncuklarla yeni istekler üretirdim, sadece kendime.. istanbul her elini uzatışında “cıs” diye vururdum eline..
Bilmiyorum..

Bildiğim tek şey, Büyükşehir’den de korkmak lazımmış meğer.. Aynı gökyüzü birleştiriyor herkesi, ama bir tramway rayı ters yöne akan geçmişinden ayrıbiliyor seni..

Şimdi kulak tıkama vakti..
Tüm söylenenlere, İstanbul’un sesine ve İstiklal’İn gürültüsüne..
Beni bırakın bu beyaz süt denizinde..
Ben yeni balonlar yapıcam kendime..

Hiç yorum yok: