3 Ağustos 2009 Pazartesi

SEN DUVARLARI YIKTIĞINDA, BEN TANRI'YA BEDELİNİ ÖDÜYORDUM GÜLÜŞÜNÜN...

yağmur vardı
sokaklarda ölü sayısı bilinmiyor
ve ben
ilk sahibime vergi olarak sabote edilmiş hayatımı vermek zorunda bırakılıyordum.
etimin kimyası entegre devrelerine kadar arızalanmış,
yapayalnız uçuşan kızıl saçlarıyla hayatın
hüzün sırnaşığı İstanbulund ayapayalnız yaşamaya çabalıyordum.

sonra
hastane koridorlarında SSK emeklisi bir tarafım olduğunu öğrendim
haber bültenlerinde isyankar ve titrekti sesim
içimdeki genç kitap sayfalarında
inanılmaz bir ayrılık kelimesi
ve rutubetli bir ağustos pazarında
ellerimdeki beyaz cinayeti anladım.

Yağmur vardı
büyüyordum
yorgun kanatlarımı bir solukta hayata açabilmek
kendi rengime doğru uçabilmek
ve yaşamımda ilk kez bugünü, bu dakikayı
sıkıca avuçlarımda tutabilmek için formüller arıyordum.
Çünkü hayatın dzilerinin dibinde boyun eğmek bana göre değildi
bu tıpkı ortaçağ masallarında
söz de bir Müslüman tanrısı olan Termagant'ın huzurunda
hurşuna dizilmek gibi saçma birşeydi...

sonra
ünitelere ayırdım kendimi
mantık yürüttüm
alıcılarmın ayarlarıyla oynadım
ve bu kez
ben
h i ç a ğ l a m a d ı m . . .

Hiç yorum yok: